Translate

24 Aralık 2007 Pazartesi

Geleceğin Toplumunda Yönetim

Geleceğin Toplumunda Yönetim, veya özgün adıyla Managing in the Next Society, Peter Drucker'ın 1996-2001 yılları arasında yazdığı makalelerinin bir derlemesidir. Peter Drucker, 1909 Viyana doğumlu bir yönetim bilimcisidir. Kitap 2003 yılında basılmıştır, 256 sayfadır. Kitabın ana teması, gelecekte tüm yönetimde etkili olacak olanın "Yeni Ekonomi" değil "Yeni toplum" olacağıdır. Gelecek toplumu şekillendiren etkenler arasında genç nüfusun azalması-yaşlı nüfusun artması, bilgi işçisi, bilgi işi ve teknologların ortaya çıkışı, bilgi devriminin yükselişi gibi kavramlar sayılabilir. Drucker, gelecek toplumunun ve iş dünyasının karşı-laşacağını öngördüğü sorunları ve çözümleri bu kitapta tariflemiştir.

“Yeni toplum” derken Drucker, sosyal değişimleri ve gelişimleri kasteder. Geleceğin toplumunda, yönetiminde önemli olacak asıl etkenin, sosyal değişimler olacağından bahseder. Drucker’a göre bunlar, ekonomik olaylardan daha önemli olacak. Politika ve stratejiler, bu sosyal değişimlere dayandırılmak zorunda olacak. Bilgi devrimiyle birlikte ortaya çıkan e-ticaret kavramı, ekonomileri, piyasa ve endüstri yapılarını, ürün ve hizmet akışlarını, tüketici davranışlarını değiştirmektedir. Bu değişimler fırsat olarak görülmelidir. Bilgi devrimi, sanayi devrimine benzemektedir. Tıpkı sanayi devrimi gibi, bilgi devrimi sayesinde üretim artarken, maliyet hızla düştü. Sanayi devrimi (özellikle demiryolu) sayesinde mesafeye hakim olundu, ancak bilgi devrimi sayesinde mesafeler tamamen ortadan kalktı. Artık e-ticaret sayesinde, yerimizden kalkmadan, dünyanın öbür ucundaki bir mal veya hizmeti ayağımıza kadar getirtebiliyoruz. Süreçler değişmedi, sadece “sıradanlaştı”. Bu da demek oluyor ki, artık tek bir piyasa var. İşletmeler için küresel rekabetçilik bir zorunluluk halini almaya başladı bile.

E-ticaret konusunu biraz açacak olursak, rekabetin özünün teslimattan geçeceğini belirtmek gerekir. 1829’da, demiryolu ile mesafeler azalırken, e-ticaret ile mesafeler yokolmuştur. En az üretim kadar önemli olan şey tedariktir. Geleneksel işletmelerde, “imal ettiğini” satmak mantığı varken, e-ticarette, “teslimatını yapabildiğimiz şeyleri” satmak vardır. Ayrıca internet, yani e-ticaret, vergi ödemeden satış yapmayı son derece kolay ve risksiz hale getirmiştir. Küçük dükkanlar için, bunu son derece az bir paraya onlar için yapan şirketler bile vardır, e-bay veya Türkiye’de gittigidiyor gibi. Hakimiyet bu durumda, ferde geçmektedir ve devletin vergi kazancı eksildiğinden oluşacak olan para açlığından dolayı yokolması gerekir. Ancak, tüm yetersizliklere rağmen, ulus-devletin alternetifi bir siyasi bütünlük yoktur. Ulus-devlet, küresel ekonomiyi ve enformasyon devrimini sağ salim atlata-caktır. Küresel ekonomide, işletmeler çokulusluluktan, ulusaşırılığa zorlanır. Bu ekonomide, tek bir ekonomik pazar vardır: dünya pazarı. Ekonomik faaliyetleri, bu küresel pazar göz önünde bulundurularak yönetilmelidir.

Küresel ekonomi hakkında hiçbir bilgi mevcut değildir, dolayısıyla yönetilemez de. Teknoloji artık eskisi kadar basit değildir, o kadar karmaşık bir hal almıştır ki, artık bilgi dışarıdan gelmek zorundadır, ve bu dışarısı hakkında işletmelerin bilgisi yoktur. Sadece endüstri veya işletme içi konularda bilgimiz var. Bu bilgi tek başına yeterli değildir, üstelik gelecek toplumda ise, dış enformasyon olmadan bir işe yaramayacaktır. Bireylerden başlaya-rak, işletmelerin enformasyon bilir hale gelmesi gereklidir. Dışarıda olup biteni anlamak da son derece önemlidir. Müşteriyle ilgili olandan ziyade, müşteri olmayanlarla ilgili olanlar daha önemlidir. Asıl kâr buradadır. Müşteri olmayanlar, endüstriyi etkileyecek değişimleri ölçmede yardımcı olacak bir enformasyon kaynağıdır.

İnsan kaynakları, hala yanlış bir şekilde, şirkette çalışanların çoğunun o şirket çalışanı olduğunu kabul etmektedir. Bilgi toplumunda, bu değişmektedir. Kimileri geçici işçi, kimileri ise taşeron firma çalışanlarıdır. Drucker “Geleneksel işgücünde, işçi sisteme hizmet eder, bilgiye dayalı işgücünde ise sistem işçiye hizmet etmelidir” der ve işçinin, isterse ayrılacağını bildiğini belirtir. Organizasyonlara, artık işçilerin sağlığı ve refahıyla daha yakından ilgilenmesini önerir.

Bilgi işi ile uğraşan kişi yani bilgi emekçisi, yeni toplumda, tıpkı sanayi devriminden sonra işçilerin olduğu gibi, sosyal ve siyasi güç haline gelecek. Ancak bilgi emekçisini mutlu etmek kolay değildir. Bilgi işçisinin yönetilmesi, ücretlerin yanısıra, onun şirkete değil de, şirketin ona ihtiyacı olduğu varsayımına dayanmalıdır. Gelecek toplumun veya geleceğin şirketinin temel kaynağı olan beyin gücünün maliyeti hızla yükselmektedir. Bugünün yöne-timi katmanlar etrafında toplanmıştır ve katmanların çoğu enformasyon aktarıcıdır ve zayıftır. Drucker, çok az yönetim katmanı olmalıdır der ve “yaratıcı yıkım süreci” kavramından bahseder. Var olanı terketmek kolay değildir fakat imkansız da değildir. Her değişime fırsat olarak bakmak gerekir. Değişim, tehdit olarak algılanmamalıdır. Beklenmediklerden işe çok yarayan şeyler çıkabilir.

Günümüzde teknolojinin gelişim hızı malum. Drucker, 1998 yılında yazdığı bir makale-sinde, 10-15 yıl içinde, bilgisayar bilirlik peşin kabul edilen birşey haline gelmekle kalmayacak, enformasyon bilir olmak da gerekecek diye belirtmiştir. Burada CEO’nun, bilgi ile ilişkisine dikkat çeker. Enformasyon görevlisi, bilgi için araç gereç yapan kişidir, CEO ise onu kullanandır der. Enformasyon görevlisi, CEO’nun ihtiyacı olanı tesbit eden kişi değildir. CEO, zaten hangi bilgiye ihtiyacı olduğunu bilir, enformasyon görevlisi de o bilgiye ulaşması için gereken aracı ona verir. Bilginin nasıl kullanılacağına karar vermek, yani “enformasyon sorumluluğu” CEO’ya aittir.

Drucker, CEO’nun konumunu etkileyecek birkaç önemli kavramdan daha bahseder: yönetimin dönüşümü (yönetimdeki değişikliklerle el ele giden şirket mülkiyet yapısındaki değişiklikler), enformasyona yeni yaklaşımlar (enformasyonun asıl etki ettiği yerin, işletmeyi çalıştırma tarzımız değil, operasyonları yürütme şeklimiz olacağı), komuta ve kontrol ve bilgi işinin yükselişi. Sadece yönetim değil, onunla ilgili kavramların ve araçların da değişmesi gerekir. Birçok yönetici bunu yapmıştır ve Drucker’a göre gelecek 10 yılda ise bu zorunluluk olacak. Tüm işletmelerde enformasyon teknolojisinin etkisi oldu fakat strateji ve yenilik gibi soyut şeylerde değil, somut elemanlar üzerinde.

Girişimcilik katı bir disiplindir. Drucker, girişimcilikte yapılan önemli bir hataya dikkat çeker. Bu hata başarının reddedilmesidir. Yeni bir ürün veya hizmet, başarılı olacağı düşünülen sektörde değil de, başka bir sektörde başarılı olursa, girişimci bu başarıyı reddedebilir. Drucker bu hatanın sebebinin, girişimcinin kontrolün kendisinde olduğuna inanması olduğunu belirtir. Kâr etmek öncelik olmamalıdır, önemli olan nakit akışıdır. Hızla büyüyen işletme, en fazla 4 yıl sonra yönetim sıkıntısını da beraberinde getirir. Bu krizden sakınmak için, bir yönetim ekibi kurulmalı ve “özyeteneklerin tespiti” diye adlandırılan eylem yapılmalıdır, yani işletmenin belli başlı faaliyetlerinin listelenmesi ve bu faaliyetlerin başına, uygun kişilerin atanması. İşletme büyüdükçe sorulan “Ne yapmak istiyorum?” ya da “rolüm nedir?” yanlış sorulardır, asıl sorulması gereken sorular, “işletmenin neye ihtiyacı var?” gibi sorulardır. Bu da, Drucker’ın sık sık belirttiği gibi, yeniliklerden ve yenilenmelerden geçer.

Finans sektöründe, 40 yıl önce yenilik olarak görülen şeyler, şu an ticari emtia olmuş durumda. Bu da, başarısına rağmen, finans hizmetleri sanayinin 21. yüzyılda, kendisini yeniden keşfetmek zorunda kalması demektir. Bu endüstrinin geleneksel ürünleri o kadar uzun süredir piyasadadır ki, bu alanda yetkin kurumlar ve bireyler çok fazlalaşmıştır. Bu sebeple, finansal hizmet firmalarının sunduğu farklılıklar azalmaktadır. Müşteriler bunu bildikleri için, en iyisini en ucuza alabilmek için daha fazla dolaşmaktadır. Önem kazanan farklılıkları artırmak gereklidir. Bu da yenilikten geçer. Drucker, bunu çözmek için 3 yol önerir. Birincisi, geçmişte olanı yapmaya devam etmek. Bu da sürekli düşüş ve sonunda yokoluş demektir. İkincisi, yenilgiyi baştan kabul edip, yenilikçi yabancılara ve yeni gelenlere, yer vermektir. Üçüncüsü ise, kendi kendilerinin “yaratıcı yıkıcıları” olmaktır.

Bu derlemede, Drucker “gelecek toplum” adına, yönetimle ilgili çok önemli öngörülerde bulunmaktadır. Bunları özetlemek gerekirse, şu sonuçları çıkartmamız mümkündür. “Yeni toplum” diye anılan gelecek toplumu, “yeni ekonomi”den daha daha önemli olacaktır. Hakim faktör, genç nüfusun hızla azalmasıyla oranları artan yaşlı nüfus olacaktır. Bu durumda kitle piyasaları, 50 yaş altı ve üstü olarak ikiye bölünecek, bu farklı piyasalar için farklı iş kolları oraya çıkacaktır. Bilgi herşey olacaktır. Bilgi, sınır tanımayacak, son derece kolayca elde edilecektir. Bu, yeni girişimlerin işini zorlaştıracak, başarısızlık da en az başarı kadar potansiyele sahip olacaktır. Küresel ekonomi, müşterilerin, neyin, nerede, ne kadar olduğunu bilmesine fırsat verecek, bu da rekabeti daha da artıracaktır. Sosyal ve siyasi güç, sanayi devriminde işçiler olduğu gibi, enformasyon devriminde de teknologlar olacaktır. İşletme-lerde, bilgi endüstrisi, bilgi işi ve bilgi işçisi terimleri hakim olacaktır. Bilgi işçileri, kendilerini alanlarında çalışandan ziyade, profesyonel olarak görecektir. Şirket “efendi”, çalışan “hizmetçi” olmaktan çıkacaktır. Büyük çoğuluk tam zamanlı çalışan olmaktan çıkıp, yarı zamanlı, sözleşmeli, geçici veya danışman olacaktır.

Sonuç olarak, Drucker işletmelere değişimin temsilcisi olmadıkları sürece, gelecek toplumda ayakta kalmanın mümkün olmadığını söyler. Değişimi yaratmak gerekir, tüm organizasyonun kafa yapısını değiştirmek gerekir. Çünkü gelecek toplumda hakim konular, yeni kurumlar, yeni kuramlar, yeni ideolojiler ve yeni sorunlar olacaktır.