Translate

25 Mayıs 2008 Pazar

Yunanistan motosiklet gezisi - Mayıs 2008

24 Nisan, 07:30 - Yunan konsolosluğu önü
Barış'la beraber vize için sıraya girdik. Önümüzde bir dünya insan. 8:30 gibi görevliler geldi, sıra numarası dağıtmaya geldiler, sıra bize gelmeye çok vardı ki numara dağıtmayı bıraktılar, siz haftaya gelin dediler. Bu günlük maceramız kısa sürdü, geç kalmadan işimizin başına dönebildik.

31 Nisan, 05:00 - Yunan konsolosluğu önü
Bu sefer tecrübeliydik. Erken geldik. Sıra numarası alabildik. Tur şirketi görevlileriyle, kamyon şoförleriyle kanka olduk. Sıra bize geldiğinde ise görevli arkadaşa planlarımızı anlattığımızda, o sert ifadeleri yokolup sohbet muhabbet moduna girdiler. Bana "oradan yalnız dönme, yedek kask mutlaka götür, bak seneye sana 2 kişilik vize vereceğim" gibi laflar etti. Ortam bir anda yumuşadı, hatta keyifli bir hal aldı. 7 günlük vize istediğim halde Barış'lara 2 aylık verdi diye bana da 2 aylık verdi. Ardından Turing'e gidip araçla ilgili belgeleri de halledip işimizin başına döndük.

16 Mayıs, 12:30 - Garanti Teknoloji otopark
Motorlarımızın son bakımlarını yaptık, çantalarımızı hazırladık, motorlarımıza taktık. Benim krom aksamım fazla olduğu ve motorumun her daim parlaması gerektiği için, tüm krom parçaları krom parlatıcıyla bir güzel sildim. Artık hazırdık.

16 Mayıs, 17:40 - Garanti Teknoloji otopark
Sonunda hareket ediyoruz. Sıkıcı ama yoğun akan bir trafik var, otobana girdikten sonrası rahat. Güzel bir tempoda Tekirdağ'a vardık Herşeyin ismi Namık Kemal, okul cadde sokak cami vs... Güzel güzel köftelerimizi (Burcu da güzel salatasını) yedik. Sonra tekrar hareket, sınıra kadar durmamacasına. Hava bu noktadan sonra oldukça soğudu. Ben içliğimi taktım, maskemi giydim, boyunluğumu geçirdim. Barış'lar da giyindiler.


16 Mayıs, 11:XX - İpsala sınır
Yurtdışına çıkan giren her tır şoförü gibi buradaki şoförler de oldukça sıcak ve arkadaş canlısı. Bir sohbet bir muhabbet, bir yardımseverlik. Bize hem sıra hem yol verdiler. Önce çıkış harcını yatırdık. Sonra triptik, pasaport ve bir dizi kontrolden sonra Türk sınırından çıktık. 4-5 noktada kontrol var, Yunan öyle değil. Sınırda bizden önceki arabada bir Türk bayan ve Yunan eşi vardı. Türk Polisi erkek olana "bir değişiklik var mı" dedi, eleman da "yok, henüz yok" diye cevapladı. Meriç'i geçerken, Yunan askerler bizi selamladı. Yunan sınırına vardık, Yunan polisi geldi pasaportlarımıza, yeşil kartlarımıza baktı. Nasilsiniz? dedi. İyiyiz, siz nasilsiniz dedik. Nereye gideceğimizi ne yapacağımızı sordu. Motoru gören Yunan zaten direk muhabbete giriyor. İçki sigara var mı dedi, yok dedik ve girdik Yunanistan'a...

17 Mayıs, 01:30 - Aleksandroupolis
Yaklaşık 1,5-2 saat yolculuktan sonra Aleksandroupolis'deki (Dedeağaç) otelimizi elimizle koymuş gibi bulduk (Barış'ın GPS'i sağolsun). Girdik hemen yerleştik. Tatil boyunca kaldığımız en rahat otel buydu. (Park Otel, 40°50'44.35"N, 25°51'41.94"E). 19 Mayıs'ta Yunanistan'da güzellik yarışması olduğunu bu oteldeki televizyonda öğrendim. Çıkıp kısa bir Aleksandroupolis turu yaptık, benzincilerin gece kapattığını gördük.

17 Mayıs, 08:00 - Aleksandroupolis
Önce Aleksandroupolis'nin sahilini de görelim dedik. Baya güzel, denize girilebilir bir sahili var. Zaten millet giriyordu. Otelimize geri dönüp motorlarımızı hazırladık ve ver elini Selanik... Batı Trakya'da çok Türk var. Bir benzincide durduk, benzin satmama grevinin bitip bitmediğini uygulamalı olarak öğrenelim dedik, pompacı bir geldi, adam Türkçe konuşuyor. 34 plakalı iki araba daha yanaştı, dedim nasıl olur, oluyormuş. Selanik'e gidene kadar durduğumuz her yerde oldukça fazla Türkçe konuşan insan vardı.

17 Mayıs, 16:30 - Selanik
Selanik'e girişimizde, kırmızı ışıklarda durmuş bekliyoruz. Yanımızda birden bir cross motosikleti belirdi. Adam Burcu'nun elinde kamera olduğunu görür görmez tek teker oldu. Diğer kırmızı ışıklara kadar tek teker gitti, o kırmızı ışıklarda da ön tekeri indirip arka tekeri kaldırdı. Tam bir akrobat. Kendisi, Yunanistan'daki motosiklet çılgınlığının ilk işaretlerindendi.

17 Mayıs, 17:00 - Selanik - Türk konsolosluğu
Konsolosluğun yanında çok güzel bir kafe var ( 40°38'8.06"N 22°57'15.08"E). Oraya park edip soluklanalım dedik. Ben gittim Atatürk'ün evini gedim. Atamız beni girişte kapının eşiğine kafamı vurdurarak karşıladı. Ne hata ettim acaba diye düşünmüyor değilim hala. Müze ziyaretinden sonra ben de kafeye geldim oturdum. O gün Aris (Selanik takımı) ve Olimpiyakos'un maçları varmış, herkes sarı siyah Aris marşları söyleyerek sokaklarda geziyor. Biz de bu coşkuya kendimizi kaptırıverdik, ama kaderin ağlarını örmüş olduğunu nerden bilebilirdik?

17 Mayıs, 17:30 - Selanik
Egnatia, Selanik'in en işlek caddesi. Otel bulalım da yerleşelim dedik. Daha önceden birkaç otel vardı kafamızda. Gittik sorduk. Yer yok. Abartmıyorum, 30'un üzerinde otele girdik çıktık, yer yok. Sebebini ise sonradan öğrendik : Aris - Olimpiyakos maçı. Herkes Selanik'e akmış. Meğer stat da Egnatia'ya çok yakınmış. Tüm oteller dolu, 1 odacık bile yok. Sonunda, Kastoria isimli bir motelimside yer bulduk, siz sakın ha gitmeyin diye koordinatlarını veriyorum: 40°38'19.65"N 22°56'17.21"E. Aman diyim. Çok eski bir bina, okuldan bozma, iğrenç bir otel. Hayatımda kaldığım en en kötü oteldi diyebilirim. Yatağın içi bile pislik içindeydi. Sabaha kadar kabuslar gördüm, keza Barış da görmüş. Neyse otelimize yerleştik, bi Selanik turu yapalım dedik. Çıktık bir baktık, motosikletler arabalardan fazla. Bir kırmızı ışıkta 20 tane motosiklet duruyor, diğer ışıktan 30 tane motosiklet akıyor. Ve hepsinin egzosları açık, bas bas bağırıyor makineler. Dedim ki tamam, gece uyku yok bize. Bir de Aris yenerse, tam oluruz dedim ama allahtan 2-0 yenildiler de gece çok problem olmadı. Andreas isimli güzel ingilizce konuşan sıcakkanlı bir Güney Kıbrıslının çalıştığı bir yerde güzel bir yemek yedik ardından sahile indik. Sahil şeridi aynı İzmir kordon. Kafeler, restauranlar, barlar yanyana. Beyaz Kule'ye kadar gidip geldik iğrenç otelimize girdik yattık.

18 Mayıs, 07:30 - Selanik
Normalde 1 haftadan uzun şarjı giden telefonumun şarjının 2 günde bittiğine şahit oldum ve tabi ki şarj aletim yanımda değildi. Neyse ki vücut saatim çalıştı da kalkmamız gereken saatte kalktık. Hemmen toparlanıp o oteli terkedip motorlarımızı toparlayıp Atina'ya gitmek üzere ayrıldık. Yolda bir pastanede kahvaltı ettik. Otobana çıkmak için tüm Selanik'i tavaf ettik, süperdi gerçekten.

18 Mayıs, 11:00 - Airfotos Otoyolu
Atina'ya gidene kadar bir dünya gişe var devamlı birer ikişer euro alıyorlar. Ama motorlardan bazen almıyorlar. İlk gişelerden bir geçtik, kenarda eldivenlerimizi geri giyiyoruz, 10 civarı motorcu gelip yanımızda durdular. Hemen tanıştık kaynaştık, sohbet muhabbet. Barış'ın girmek istediği ama benim istemediğim virajlı yola girmememiz konusunda bizi uyardılar, viraj dönmekten Atina'ya saatler sonra varırsınız dediler, tamam dedik. Dağa çıkıyorlarmış, pırrrrrrr pırrrrr çıktılar vallahi bizi de çağırdılar da Atina'da beni bekleyen önemli bir hadise vardı : KISS konseri !

18 Mayıs, 18:XX - Atina - Omonia meydanı
Atina'ya girdik, Emre'yle (benim üniversitedeki oda arkadaşım - şu an Yunanistan'da araştırma görevlisi olarak çalışıyor) buluşacağımız yeri arıyoruz ama bilinçsizce. Bir motorcuyu çevirdik yoldan, adam ingilizce bilmiyor. Haritayı gösterdik, adam gibi gitmek istediğimiz yere kadar götürdü bıraktı. Çok hoş. Neyse Emre'yle buluştuk, onun tavsiye ettiği bir otele yöneldik. Exarhia denen, polisin falan giremediği, anarşistlerin bohemlerin hippilerin yaşadığı süper bir kurtarılmış mahalledeki Exarchion (37°59'10.17"N 23°44'3.21"E) adlı otelde kaldık. Otel çok güzel, tavsiye ederim. Mahalle sakinleri de gayet iyi. Otelin bitişiğinde de çok güzel bir kafeterya var. Sabah öğlen akşam orada yenebilir.

18 Mayıs, 19:30 - Terra Vibe festival alanı
Motorlar otele park ettim, çantaları odaya fırlattım ve Emre'yle beraber kutsal amacımıza doğru yöneldik. Konser mekanı şehrin 40 km dışında, nasıl gidileceği hakkında beni zaten geç, Emre'nin de fikri yoktu. Trenlerin oradan geçtiğini öğrendik, metroya binip gara gittik. Garda sorduk soruşturduk, aynı ilçeye giden bir trene bilet aldık, sonra başladık gezinmeye. Etrafta rocker tipli insanlar çoğalır oldu ve bir otobüsün etrafında yoğunlaşır oldular. Acaba dedik ve gittik otobüsün yanına. Şirince bir yaşıtımız muavin bayandan, otobüsün direk konser alanına (Terra Vibe - 38°13'53.02"N 23°48'15.57"E) gittiğini öğrenince, allah dedik. Tren biletlerini boşverdik ve kızla muhabbeti ilerltip bizi biletimiz olmadığı halde otobüse almasına razı ettik. Çok düşeş oldu, konser mekanına vardık ve biletlerimizi aldık. Azcık atıştırıp konser mekanına girdik. Muhteşem bir sahne şovu ve enfes bir konser izledik ve aynı otobüsle Atina'ya geri döndük. 24 saat açık süper restaurantlardan birinde yemek yedik, muhabbetin dibine vurduk ve ben otele dönüp yattım. O an, bir KISS konseri daha çıkartacak enerjiye sahiptim. 1200 km yol gel, hemen git konser izle ve zerre yorulma. Ama bunun acısı sonradan çıkacaktı...

19 Mayıs, 11:00 - Atina
Planımızda, Arkeoloji Müzesi, Akropolis, Lycabettus dağı ve sonrasında önümüze ne gelirse onu görmek vardı. Otelden çıktık, güzel kahvaltımızı ettik. Arkeoloji müzesi 13:00'da açılıyormuş, dönüşe kalsın madem diyerek elimizde harita o sokak senin bu sokak benim, Akropolis'e tırmandık. Çok etkileyici yapılar, fakat her yer şantiye binası gibi. Restorasyon son hızla ilerliyor ama yetkililere göre bitecek gibi de değilmiş. Akropolis ziyaretimiz ardından tekrar Emre'yle buluştuk ve kalan Atina turumuzda bize eşlik etti. Önce turistik mekanların olduğu güzel bir kebapçıda süper bir yoğurtlu kebap yedik, sonrasında da Emre bizi çok acayip bir meyhaneye götürdü, çok ara sokak bir yerde, sanki bir dükkan deposu gibi girişi olan iki kapılı bir han. Çok güzel bir yerdi, orada da şarabımızı içtik, şaraptaki fıçı tadını çok belirgin bir şekilde aldık. Sonra biraz dükkan gezip parlamento binasına vardık. Askerlerin nöbet değişimini izledik biraz keyiflendik. Ardından Lycabettus dağına çıktık ve Atina'ya, Atina'nın en yüksek noktasından baktık. Düzenli bir beton yığını. Akropolis'in ışıkları yanana kadar orada takıldık, ardından otelimize döndük. Yatağa giderken, topalladığımı hatırlıyorum. Ayaklarıma kara sula indi'nin bir atasözü değil de gerçek bir hadise olduğunu anladım.

20 Mayıs, 09:00 - Excharion oteli önü
Otelimizin önünde kahvaltımızı ederken, KISS logolu bir Vespa geldi durdu, bir adam indi, kahvaltısını aldı ve bizim yanımıza oturdu. Benim üzerimdeki KISS tshirt'ünü görüp hemen muhabbete girdi. 7 sene önce Yunanistan'a geldiğimizde, bize rehberlik eden Adnan diye bir arkadaşımın arkadaşı çıktı eleman. Dünya küçükmüş dedim. Akşam yağmur yağmıştı, motorum artık pırıl pırıl krom değildi. Gözyaşlarıma hakim oldum ve yola koyulduk. Selanik'e kadar tempolu bir şekilde aktık. Yolda bir molada, Bulgar doğumlu Selime adlı Türk bir garsonla tanıştık. Türkçe konuştuğumuzu görünce hemen yanımıza geldi. Nasıl özlediyse Türk'ü, Türkçe'yi, 2 saat muhabbet ettik. Şunu yiyin bunu yemeyin dedi, her yemeği bize vermedi mesela. Nasıl ye derim bunu benimle aynı dili konuşan insana dedi. Çok sevdik kendisini.

20 Mayıs, 18:00 - Selanik
Bu sefer, hedeflediğimiz Esperia (40°38'22.47"N 22°56'35.79"E) otelinde ilk deneyişimizde yer bulabildik. En üst katında kaldık, fena sayılmayacak bir Selanik manzarası var. Kastoria'dan sonra mükemmel geldi. Otelimize yerleştik, biraz dinlendik, o arada TV'de her kanalda Yunanistan'ın Eurovizyon'a katılacak sanatçısıyla ilgili haberler röportajlar falan vardı. Çıktık, 2 gece önce yemek yediğimiz yerde yemek yedik, garson Andreas bizi hatırladı, sohbet muhabbet etti yine. Aya Sofya'nın ve çeşitli kiliselerin kapalı hallerini gördük. Sonra otelimize gelip uyuduk. Şu ana kadar motosiklet kullanmaktan dolayı oluşan yorgunluk belirtisi çok azdı.

21 Mayıs, 08:XX - Selanik, Esperia Oteli önü
Yine her zamanki gibi çantalarımızı hazırlayıp yola koyulduk. Kaymak gibi yollardan süzüle süzüle Kavala'ya kadar geldik. Kavala çok şirin bir sahil kasabası. Bir restaurant görüp kenarına park edelim derken bir amca geldi, gelin gençler buraya park edin dedi. İsmini hiç öğrenemediğimiz bu amcaya ben nedense Kemal ismini yakıştırdım. Kavala doğma büyüme, İzmir'li anne babadan olma bir amca. Motorları park ettik ve biraz turistik mekan falan baktık. Bir şarapçı bulduk girdik tonla şarap aldık. Kemal abinin dükkanında yemeğimizi de yiyip, yolumuza koyulduk.

21 Mayıs, 17:00 - Alexandroupolis meçhul bir benzinci
Ben son yarım litre benzinimi yakarken karşımıza ilaç gibi çıkan bu benzincide durduk. Benzin alırken tonla eşyayla yüklü kocaman bir İngiliz plakalı motosiklet dikkatimizi çekti. Elemanla muhabbete girdik (Jon). İngiltere'den yola çıkmış, geze geze buraya kadar gelmiş. Türkiye'ye girecekmiş, Ege'den güneye inip, oradan Van'a kadar gidecekmiş. Sonra Ankara, Eskişehir ve 1 ay sonra nihayet İstanbul'a varacakmış. Vay be dedik ve Türkiye sınırına kadar beraber geldik.

21 Mayıs, 18:XX - İpsala
Son ucuz benzinimizi alıp, freeshop'un yolunu tuttuk. Burada, sanki aldıklarımız yetmezmiş gibi bir miktar daha alkol aldık. Jon'u sınırdan geçirip Gelibolu'ya yolladık. Tam pasaportları damgalatıyorduk ki, kan gövdeyi götürürcesine bir yağmur başladı. O noktadan hareket edemedik, yağmurun geçmesini bekledik allahtan 10 dkya geçti. Sonra işlemleri tamamlayıp Türk sınırına geçtik ve dünya değişti. Kaymak gibi yollar bir anda off-road ayarında yollara dönüştü, Yunanistan'daki motora ve genel olarak diğer sürücülere son derece saygılı sürücüler gitti yerine herkesin az çok aşina olduğu ayarda insanlıktan uzak sürücü müsfeddeleri geldi. Bir anda tüm mentalite değişti. 5 gün boyunca attığım tüm stresi 4 saatte geri yükledim ve 21:30 gibi tekrar Garanti Teknoloji otoparktaydık. Bu noktada iflas ettim işte. 10 metre daha motosiklet kullanacak halim yoktu. Taksiye binip eve gelip kendimi önce duşa sonra yatağa attım.