Translate

29 Temmuz 2010 Perşembe

Bugün iki tane güzel hayvan fotoğrafı gördüm

Bugün iki tane güzel hayvan fotoğrafı gördüm.

Birincisi öpüşen balıklar üzerine :)

Kissing Fish

İkincisi de büyük bir keyif içersindeki bu inek. Valla fotoğrafa bakıp ben rahatladım!

cute baby animals - Mmmmm Oh Yeah, Right There, Ahhhhhh
Kaynak siteler ise şunlar: Daily Squee ve Acting Like Animals

27 Temmuz 2010 Salı

Saints 'N' Sinners

Çok sevgili arkadaşım Deniz'in grubu Saints 'N' Sinners. Çok kaliteli heavy metal yapıyorlar. Yıllardır çeşitli festivallerde çıkan bu grup sonunda bazı kayıt girişimlerinde bulunmuş. Geçenlerde Renegade Lawmakers şarkısı ile internette boy göstermeye başladılar. Tepkiler nasıl oldu bilemiyorum, ama facebook sayfalarında genelde insanlar çok beğendiler. Birkaç gün sonra da Max Schreck elimize ulaştı. Bu sefer klip şeklinde, Nosferatu'dan sahnelerle montajlanmış. İki şarkı da oldukça dile dolanıcı, özellikle Renegade Lawmakers'ı dinledikten sonra uzun bir süre "ooo Renegade Lawmakers" şeklinde söyledim...

Başarılarının devamını diliyoruz. Albümün raflarda yerini almasını bekliyoruz.

Grubun facebook sayfası: http://www.facebook.com/pages/Saints-N-Sinners/101547094379
Myspace sayfası: http://www.myspace.com/bandsns

Bu iki sayfadan da şarkıları da dinleyebilirsiniz. Max Schreck'in klip de aşağıda.


Saints 'N' Sinners - Max Schreck from Saints 'N' Sinners on Vimeo.

15 Temmuz 2010 Perşembe

Ömer Hayyam, Rubailer ve Son Okuduğum Kitap : Amin Maalouf - Semerkant

Ömer Hayyam'ın Rubailer'ini okumaya başladıktan bir süre sonra Amin Maalouf'un Semerkant'ını da okumaya başladım. Yani beni Semerkant'ı okumaya sevkeden şey Rubailer'di. Daha önce Amin Maalouf'un Doğu'nun Limanları'nı okumuş ve açıkçası bana hiç hitap etmediği için beğenmemiştim. Bu yazar bana göre değil bile demiştim. Fakat Semerkant'ı yoğun baskılar sonucu ödünç alıp okumaya başladığımda neler kaçıracağımı farkettim. Hemen gidip kendim için de bir Semerkant alıp okumaya başladım. Hala bitirmedim fakat bitmek üzere.

Semerkant doğu kültürünü, Ömer Hayyam'ı, Hasan Sabbah'ı, Selçuklu Devleti ile bu kişilerin ilişkilerini anlatan bir kurgu. Kitabın yarısından sonra (1000 yıl sonra) ise roman bir anda batıya ve sonra hemen tekrar doğuya dönüveriyor. Konu çok ilgi çekici, gizemli ve efsanevi. Doğunun mistizm kokan kültürünü muhteşem bir kurgu ile harmanlamış Amin Maalouf.

Rubailer'i ise çoktan bitirmiştim. Hangi rubai orijinalinde Ömer Hayyam'a ait, hangileri değil sanırım hiç bilemeyeceğiz. Hatta belki hiçbiri bile ona ait değil. Ama Rubailer'den edindiğimiz hayat görüşü, felsefe ve inanç (akıl yolundan başka hiçbir şeye kulak asma) bana da çok yakın olduğu için ona karşı bir hayranlık oluştu bende de.

Hoşuma giden birkaç rubaiyi (bendeki kopyasındaki tercümeyle) buraya yazarak bu yazıyı sonlandırmak istiyorum.

Ne gördünse dünyada hepsi koca bir hiçtir
Ne gördün ne işittin, onlar da birer hiçbir
Dolaştın enginleri bir baştan diğer başa
Büzüldün bir kenarda, oturdun, yine hiçtir


Madem ki dünya sana hep keder verecek
Madem ki temiz ruhun bedenden ayrılacak
Ot bitmeden o aziz mezarının üstünde
Gönlünün arzusunca eğlen sen, keyfine bak


Eğer akıl gözünü açar da bir bakarsan
Dost bildiklerini görürsün sana düşman
Bu zamanda sakın ha fazla dostun olmasın
Zaman ustalarıyla sohbet et çok uzaktan

Bana hiç sorulmadan bu dünyaya gelmişim
Hayretlerimden başka artmadı hiçbir şeyim
Bir gün yine aniden gideceğim dünyadan
Niye geldim, amaç ne, hiç anlamış değilim


Bahanem ibadetti, yine mescide geldim
Doğrusunu istersen namaz için gelmedim
Çalmıştım geçenlerde mescitten bir seccade
O eskidi, bir yeni aşırmak için geldim


Ey Hak tez beni endişelerden kurtar
Seninle meşgul et de, sen beni benden kurtar
Ayık bulundukça ben iyi kötü bilirim
İyiyi ve kötüyü beni bilmekten kurtar

Bundan sonraki iki rubai, yazının sonunda bahsettiğim kavramları biraz daha açıklıyor:

Akıl yolundan başka hiçbir şeye kulak asma
İyiyle arkadaş ol, kötüsüne yaklaşma
Bu gün bu dünyada sevilmek ister isen
Sen halinden memnun ol, kendini büyük sanma


Şarap içtiğin zaman, akla kayıtsız kalma
Kendin kaybetme haa, ve asla cahil olma
Eğer gül renkli şarap helal olsun istersen
Kimseleri incitme, asla divane olma


Güzellikler geçici, bir gün yok olacaksın
Ne vakte kadar zevkin peşinden koşacaksın
İster zemzem çeşmesi, ister Ab-ı Hayat ol
Neticede sen bile toprağa gireceksin


Onlar senin ilminden istifade etmezler
İlim ne, irfan nedir, onlar eşek, bilmezler
Senede bir gün bile eline su dökmeden
Bazen günde yüz defa gözyaşı döktürürler

ve son olarak da işin özü olan,

Desem ki bilgiden yana yoktur eksiğim
En derin sırlara erdim, çok şey öğrendim
Yetmiş iki yıl gördüm, hem gece hem gündüz
Sonunda anladım, bir şey öğrenmemişim

ile bitireyim.

13 Temmuz 2010 Salı

Son Okuduğum Kitap : Şemseddin Sami - Taaşuk-ı Tal'at ve Fitnat

Bu kitabı ikinci kez okudum. İlk kez üniversite birinci sınıfta edebiyat dersi kapsamında okuduğum için keyfine varamamıştım. Üstelik o baskısı orijinaline yakındı, dolayısıyla eski Türkçe birçok kelime içerdiği için anlaması da zordu. Bu sefer okuduğum ise günümüz Türkçesiyle yazılmış, çok rahat okunuyor. Armoni Yayınevi'nden.

Kitap adından da anlaşılacağı üzere Talat ve Fitnat isimli iki sevgilinin aşkını anlatıyor. İlk Türk romanı olduğu için önemli olan bu eser uzun bir hikaye gibi, kısa bir roman. Hikaye tabi ki acıklı ama okuması oldukça keyifli.

12 Temmuz 2010 Pazartesi

Yağ bezesi aldırmak

Sol kolumda, dövmemin hemen altında kendimi bildim bileli duran bir yağ bezesi vardı. Aslında zararsızdı, senelerdir gül gibi geçinip gidiyorduk kendisiyle. Ta ki birkaç hafta önce durduk yere şişip kızarana kadar. Darbe almış da olabilirim fakat neden böyle olduğunu kestiremiyordum. Sık sık kaşınıyor, sızlıyor ve herhangi bir temas olduğunda acı veriyordu. Dedim ki ben bunu bir dermatoloğa göstereyim. Gittim hastaneye, dermatolog (Dr.Bilgehan Yılmaz) beni muayene etti ve "zararlı birşey değil, istersen hemen alırız" dedi. Dedim ki alalım. Bir cerrah arkadaşına sevketti. Plastik cerrahi uzmanı arkadaşı Op.Dr. Çağrı Sade de beni muayene ettikten sonra iki dakikada alırız dedi. Yattık masaya, çok kısa ve zahmetsiz bir operasyon. Hiçbir acı hissetmiyorsunuz ve sonrasında da kalkıp hayatınıza kaldığınız yerden devam ediyorsunuz. Tabi dikiş olduğu için bir süre o bölgeyi zorlayıcı hareket yapmamak ve mikrop kapmaması için denize falan girmemek gerekiyor ama, bu kadar. Şimdi artık ondan kurtuldum, hem kolum hem kafam rahat. Böyle bir yağ bezeniz varsa ve sıkıntı veriyorsa, hiç korkmadan gidin aldırın derim.