Translate

9 Ekim 2009 Cuma

Over The Rainbow

Rainbow elemanlarından kurulu Over The Rainbow, 7 Ekim 2009'da Türkiye'de bir konser verdi. Evet, ve o Çarşamba benim için unutulmaz bir güne dönüştü.

O Çarşamba'dan bir gün önce Erdem o günün Jürgen'in doğum günü olduğunu söyledi. Ben de apar topar atladım motosikletime gittim Taksim'e. Jürgen'e Ortaköy temalı küçük bir taş üstüne kabartma tablo aldım. Diğerlerine de birer tesbih ve kitap ayracı aldım. Bir kutu da Hacı Bekir lokumu :)

Çarşamba günü iş çıkışına kadar devamlı ve sadece Rainbow dinledim. Defalarca... İş çıkışı arabama atlayıp Refresh The Venue'ye ulaştım. Erdem'i aradım çok yoğundu sonra ara dedi. Ben de Güneş'i aradım, tam zamanında aramışım. Geldi beni kapıdan aldı. İçeri girdik, Over The Rainbow'un tonemeister geldi ve soundcheck başladı. Etrafta bir hayli tanıdık sima vardı. Önce OTR sonra da Saints 'n' Sinners'ın soundcheck bitti ve çılgın kalabalık içeri alınmaya başlandı. Millet önlere hücum ederken güvenliğin "yavaş! yavaş!" diye kollarını açıp milleti yavaş-latmaya çalıştığını hatır-lıyorum :) Komikti.

Denizler (SNS) başladılar, gayet de iyi giderken Erdem beni kulisten arayıp çağırdı. Ben de hediyelerimi kapıp kulise koştum. İçeri girdim, önce Jürgen'e hediyesini verdim. Çok beğendi. Aralarında en babacan olan Jürgen'di. Onunla fotoğraf çekerken Paul doğum günü çocuğuna sızlanmaya başlamıştı. "Merak etmeyin hepinize birşeyler var" diye onu sakinleştirmek bana düşmüştü :)

Jürgen'e tesbihini de verdim ve tesbih çevirmeyi öğrettim. O esnada Bobby gelmiş tesbihi Jürgen'in elinden almaya çalışırken Jürgen ondan "bırak benimkini sana da vericek" diyerek tesbihini sakındı. Ne sıcak bir ortam!

Diğerlerine de hediyelerini verdim fakat Joe'yu göremi-yordum. Arkamı döndüm ve Joe ordaydı, Punk Levent'le fotoğraf çektiriyorlardı. O fasıl bitince ona da hediyesini verdim çok beğendi. Sonra-sında bile bana gelip hala "this is very nice actually" diyordu. Film gibi adam şu Joe :)

Millet yavaş yavaş dağılmaya başlıyordu ki aklıma lokum geldi. Ama herkes ayrı bir telden çalıyordu. Gözüme Paul'ü kestirdim ve lokumu ona verdim. Üzerindeki tüm yazıları okudu ve "o bunda hurma varmış, nice!" dedi :)

En son tüm grupça bir fotoğrafımız olsun diye grubu toparlamaya çalışırken herkes bana "sen diğerlerini ayarla ben gelirim" diyordu. Anladım ki iş Joe'yu toparlamakta bitiyor :) Joe o esnada Jürgen'in gömleğinin kollarını kıvırıyordu. Yaklaşık 10-15 kez "hadi Joe bırak şu işi sonra da yaparsın ben gidicem" dedim ve Joe Jürgen'in tek kolunu bitirdikten sonra dayanamayıp "OK let's get this photo thing done before you get the hell outta here, come on" diyerek grubu toparladı ve güzel bir fotoğraf çektirdik.

Kulisten iki not aktaracağım. Birincisi: Greg devamlı hiçbiryere bağlı olmayan bir bas gitar çalıyordu. İkinicisi ise: Joe'nun boynunda haç ve Arapça Allah kolyeleri yanyana yer alıyor.

OTR'un sahne almasına kısa bir süre kala kulisten ayrıldım. Mutluydum. Sahneye çıktıklarında ise mutluluğum ikiye katlandı. Konseri mikser alanından izledim. Tüm istediğim şarkıları dinledim, bütün klasikleri çaldılar: Eyes Of The World, I Surrender, Can't Happen Here, Man On The Silver Mountain, Gates Of Babylon, All Night Long, Since You Been Gone, Kill The King, Long Live Rock 'n' Roll ve daha bir sürü...

Benim için çok mutluluk verici bir geceydi. Hala devamlı olarak Rainbow dinliyorum. Ritchie, Dio, Cozy Powell gibileri olmasa da Over The Rainbow iyi bir Rainbow...

Teşekkürler Mood-Pro.